Ağrı'da Bir Ûsivê Hesinkar Efsanesi
Ermeni Soykırımı'nın yıldönümü olan 24 Nisan yaklaşıyor. Bu süreçte herkes bir şeyler söylüyor; Kimileri soykırımın kabul edilmesini istiyor, kimileri böyle bir şeyin olmadığını iddia ediyor, bazı Türk milliyetçi çevreler ise, soykırımın artık inkar edilemeyeciğini anlamış olmalılar ki, "soykırım yapıldı ama, bunu Kürtler yaptı" diyerek, kendi vahşetlerini, Ermenilerle akraba olan Kürtlere mal etmeye çalışıyorlar. Malesef bazı Kürtlerde çok duygusal davranarak, hiç bir tarihi belgeye bakmadan, hiç bir tanığın anlatımlarını dinlemeden, Kürtlerin bu soykırım içerisin de yer aldıklarını söylüyorlar. Kürtler o zaman bir soykırımda, Kürtlük adına yer alacak kadar örgütlü değildiler. Bazı Kürtler, bu soykırımda yer almış iseler bile, bunlar Kürtlük adına değil, Türklük namına hareket eden Kürtlerdir. Söz konusu Kürtler, Kürtlük bilinci olan Kürtleri de yok etmişler. Ayrıca, bir şey hep unutuluyor; 1915'te sadece Ermeniler değil, Êzdî Kürtlerde aynı soykırıma kurban gitmişlerdir. Eğer bu soykırımı Kürtler, Kürtlük adına yapmışsalar, neden kendi soydaşlarını da doğrasınlar? Sovyet Ülkerinde bulunan Êzdî Kürtlerin çoğu, bu soykırımdan kaçıp, oralara sığınan Kürtlerdir.
Kürtler işlemediği bu suçu üstlenmemeli; Bir Kürt temsilcisi duygusal davranıp, "Bizde bu soykırımda vardık" der, elli yıl sonra bu açıklama belge olur ve masum Kürt halkı, tarih boyunca işlemediği bir suç yüzünden lekeli olur. Hamidiye Alayları içerisin de bulunan Kürtlerin soykırımı gerçekleştirenler içinde olduğu söyleniyor. Birincisi; Hamidiye Alayları asla Kürtleri temsil etmedi, ve hiç bir zaman Kürtler adına hareket etmedi. İkincisi; Hamidiye Alaylarında en çok savaşçı sayısına sahip olan Kör Hüseyin Paşa'nın, Ermenileri kurtarıp, Iğdır, Doğubayazıt üzerinden Ermenistan'a geçirdiği birçok tarihi belgede yazılıyor. Demek oluyor ki, "Hamidiye Alayları'nın tamamı soykırım içerisindeydi" söylemi de, doğru bir söylem değildir.
Amacım asla Hamidiye Alayları'nı savunmak falan değil, günümüzde Kürtlere zulüm edip, köylerini yakıp, gençlerini öldüren korucular Kürtler için ne ise, Hamidiye Alayları'da odur.
Bu yazıda Ağrı'da Kürt halkına sığınmış, iki Ermeni aileyi anlatacağım. 1915 Ermeni Soykırımı felaketini uzun uzun anlatmayacağım. Zira bu felaket tüm dünyanın malumudur. Ermeni Soykırımı'nı inkar edemediğini anlayan bazı çevreler, bu büyük felaketi bir muhtarlığı bile olmayan Kürt halkına mal etmeye çalışıyorlar. İttihak ve Terakki Cemiyeti gibi Türkçü/ırkçı bir cemiyet tarafından planlanan bir sorkırımın, Kürtlere ne faydası olabilir ki, Kürtler bu soykırım içerisinde yer alsın? İkincisi 1915'te sadece Ermeniler değil, Êzdî Kürtlerde soykırıma maruz kaldılar.
Eğer bu soykırım, Kürtlük/Kürtler için yapılmışsa, Kürtler neden kendilerine soykırım uygulasınlar? Bu soykırım içerisinde kısmen Kürtler yer alabilmiş olabilirler (çevremde ailesinden soykırıma katılmış kimse görmedim), ama bunlar Kürtlük için değil, tek bir ırk (Türk ırkı) yaratmaya çalışan İttihak ve Terakki Cemiyeti adına hareket edenlerdir (Bunların kökeni ne olursa olsun, hedefleri, Türklüktür).
Dedelerimizden, çevremizden duyardık, yada bilinçli olarak onlara sorardık: "Ermeni Soykırımında konumunuz neydi? Sizde bu soykırımda varmıydınız?" Rahmetli dedem, şöyle cevap verirdi: "Biz asla onlara karışmadık. Çünkü onlarla çok iyiydik, onlar bizim kirvelerimizdi. Oruç tuttuğumuzda, yanımızda asla bir şey yemeyecek kadar anlayışlı ve iyiydiler. Amcamın oğlu Eslan, her kıtlık olduğunda bir oğlunu, bir Ermeninin kucağına (pêş) koyar, onlarla kirve olurdu. Onlarda her seferinde Eslan'ın kucağını altın, para doldurup, gönderirlerdi. Eslan bunlarla uzun süre geçinir, sonra başka bir oğlunu götürüp sünnet ederdi."
Yukarıda da belirttiğim gibi, bu son yıllarda Ermeni soykırımını inkar edemeyenler, bunu Kürtlere mal etmeye çalışıyorlar. Bu bilinçli olarak Ermeniler ve Kürtler arasında yaygınlaştırılıp, halklara kabul ettirilmeye çalışılıyor. Ve malesef bazı Ermenilerle birlikte, bazı Kürtlerde bu gerçek dışı söylemlere inanıyorlar. Eğer bu olayda mantık kullanılsa, insanlar şunu düşünmeli; Kürtler planlı, projeli bir şekilde bir soykırım yapabilecek kadar örgütlü olsaydılar, bu örgütlülüğü kullanıp, diğer halklar gibi devlet sahibi olurlardı. Ama Kürtler, 1915'te ne birlik olabilmişti (bugün bile olamamışlar) nede planlı, projeli soykırım planları yapacak kurum/kuruluşları vardı.
Yukarıdaki iddiaların aksini, Kürtler her zaman Ermenileri korumuş ve kollamıştır. Kısıtlı da olsa, bazen yeni belgeler ortaya çıkıyor, ve bu belgelerde Kürtlerin Ermenileri kolladığı, soykırımın aksine, soykırımdan koruduğu anlaşılıyor. Bu belgelerden biri de, 24 Nisan 1929 tarihine ait Türkiye Cumhuriyeti'nin Resmi Gazete'sidir. Belgeye göre, Ağrı Tolhıldan (Sıtkiye) Mahallesinde oturan Manuk ve Minas isimli iki Hristiyan Ermeni, Müslüman olurlar ve bu karar onaylanıp Resmi Gazete'de yayınlanır. Resmi Gazete'deki bu ilanı okuduktan sonra, Ağrı'daki yaşlılara Tolhıldan Mahallesindeki Ermenileri sorup, söz konusu Resmi Gazete ilanını onlara gösterdim. Uzun araştırmaların sonunda, Manuk ve Minas'ın ailerini tanıyan bazı yaşlılara rastladım. Olay şöyle gelişir;
1915 felaketi olduğun da, her yerde Ermeniler katledilir ve çok az insan sağ kalmayı başarır. Sağ kalmayı başaran iki aile de Ağrı'ya gelip, Kürtlere sığınırlar. Bunlardan biri Kayseri'nin Develi ilçesinden olan Manuk, diğeri ise Kayseri Develi'nin Dikme köyünden olan Minas isimli Ermeni vatandaştır. Manuk ve Minas, aileleri ile birlikte 1915 felaketinden sağ kurtulmayı başarıp, binbir zorluk ile Ağrı'ya gelip, Kürtlere sığınırlar ve Kürtler onları sonuna kadar korurlar.
Kürtlere sığınan bu iki aile, Tolhıldan Mahallesi'ne yerleştirilir, onlara iş imkanları sağlanır. Minas isimli Ermeni, Ûsiv (Yusuf), Manuk ise Eli (Ali) ismini alıp, demircilik yaparlar. Ağrı halkı Ûsiv'a, 'Ûsivê Hesinkar' (Demirci Yusuf) der. Ûsivê Hesinkar, uzun yıllar Ağrı'da kalıp, bu işi yapar ve halk tarafından büyük bir sevgi ile sahiplenir. Ûsiv ve Eli'de aileleri ile Kürt halkını çok sevip, onların arasında yabancılık çekmezler. 1915 felaketinde Ağrı'da Kürtlere sığınan Ûsiv (Manuk) ve Eli, 1929 yılında Müslüman olup, kimliklerine Müslüman yazdırırlar. Ve bu karar, Resmi Gazete'de yayınlanır.
24 Haziran 1929'da Resmi Gazete'de yayınlanan o ilan:
Kürt halkı tarafından çok sevilen Ûsivê Hesinkar ve Eli, bu son yıllarda Türkiye'nin batı illerine göç ederler. Ama Ağrı halkı onları hep iyi şekilde hatırlayıp, "onlar iyi insanlardı" ifadeleri ile anarlar.
Ûsivê Hesinkar'ın ve Eli'nin ailelelerinin yaşadıkları şahsında, 1915 ele alınabilinir; Kürt halkı asla gaddar ve merhametsiz bir halk olmamış. Aksine hep iyi, misafirperver vede alçak gönüllü olmuş. Eğer 1915'te Kürtlerin parmağı olsaydı, Ûsiv ve Eli bundan haberdar olurlardı ve gelip Kürtlere sığınmazlardı. Ve eğer 1915'te Kürtlerin parmağı olsaydı, Kürtler, kendilerine sığınan Ûsiv ve Eli'yi de öldürürlerdi.
Ûsivê Hesinkar ve Eli'yi burada noktaladıktan sonra, bir başka isimle bir örnek vermek istiyorum; Onlarca kitap yazarı, güçlü bir kalemin sahibi olan Ermeni yazar Siras, Ağrı Eleşkirt'lidir. Soykırımlardan kaçıp Gürcistan'a sığınan Siras, 1935 yılında 'Memê û Eyşê' isimli bir kitap, 1936 yılında da 'Letîfe' isimi bir kitap olmak üzere, toplam iki Kürtçe kitap yazar. Özellikle 'Letîfe' isimli kitabına bakıldığında, Kürtçeyi çok sevdiği ve bu dilin gelişmesini istediği çok kolay bir şekilde anlaşılıyor. Burada da sorulması gereken soru şudur; Eğer Kürtler, halk olarak 1915 içerisinde yer almışsalar, nasıl oluyorda bu soykırımdan kaçıp Gürcistan'a giden biri, yani soykırımın en mağduru olan biri, bu halkın dilinde kitap yazıp, bu halkın diline katkı sunmaya çalışır? Tam aksine, Kürtlerin bazı Ermenileri kurtardığını ve Siras'ın vefa borcunu ödemek için bu kitapları Kürt dilinde yazdığını düşünüyorum.
Siras kimdir?
1902 yılında Eleşkirt'te doğan Siras, 1914-15 yılların da ailesi ile birlikte Gurcistan'ın Tiblis kentine kentine kaçmak zorunda kalır. Burada 1927 yılından 1933 yılına kadar Panvor (İşçi) Dergisi'nde editörlük yapar. 1937 yılında Moskova Gazetecilik Enstütüsünü bitirir. Ve bu zaman diliminde Ermeni Yazarlar Derneği'nde setreterlik yapar.
Siras ömrünün sonuna kadar bir çok roman, öykü yazıp, Ermeni dilinde çeşitli çalışmalara imza atar. İki çalışmasını da Kürtçe yazar. Kızıl Emek Ödülü'nü ve Kızıl Yıldız Ödülünü alan Siras, 1983 yılında Erivan'da vefat eder. Siras'ın eserleri birçok yabancı dile çevrilmiş.
Nihat Öner
rewan004@hotmail.com
Kürtler işlemediği bu suçu üstlenmemeli; Bir Kürt temsilcisi duygusal davranıp, "Bizde bu soykırımda vardık" der, elli yıl sonra bu açıklama belge olur ve masum Kürt halkı, tarih boyunca işlemediği bir suç yüzünden lekeli olur. Hamidiye Alayları içerisin de bulunan Kürtlerin soykırımı gerçekleştirenler içinde olduğu söyleniyor. Birincisi; Hamidiye Alayları asla Kürtleri temsil etmedi, ve hiç bir zaman Kürtler adına hareket etmedi. İkincisi; Hamidiye Alaylarında en çok savaşçı sayısına sahip olan Kör Hüseyin Paşa'nın, Ermenileri kurtarıp, Iğdır, Doğubayazıt üzerinden Ermenistan'a geçirdiği birçok tarihi belgede yazılıyor. Demek oluyor ki, "Hamidiye Alayları'nın tamamı soykırım içerisindeydi" söylemi de, doğru bir söylem değildir.
Amacım asla Hamidiye Alayları'nı savunmak falan değil, günümüzde Kürtlere zulüm edip, köylerini yakıp, gençlerini öldüren korucular Kürtler için ne ise, Hamidiye Alayları'da odur.
Bu yazıda Ağrı'da Kürt halkına sığınmış, iki Ermeni aileyi anlatacağım. 1915 Ermeni Soykırımı felaketini uzun uzun anlatmayacağım. Zira bu felaket tüm dünyanın malumudur. Ermeni Soykırımı'nı inkar edemediğini anlayan bazı çevreler, bu büyük felaketi bir muhtarlığı bile olmayan Kürt halkına mal etmeye çalışıyorlar. İttihak ve Terakki Cemiyeti gibi Türkçü/ırkçı bir cemiyet tarafından planlanan bir sorkırımın, Kürtlere ne faydası olabilir ki, Kürtler bu soykırım içerisinde yer alsın? İkincisi 1915'te sadece Ermeniler değil, Êzdî Kürtlerde soykırıma maruz kaldılar.
Eğer bu soykırım, Kürtlük/Kürtler için yapılmışsa, Kürtler neden kendilerine soykırım uygulasınlar? Bu soykırım içerisinde kısmen Kürtler yer alabilmiş olabilirler (çevremde ailesinden soykırıma katılmış kimse görmedim), ama bunlar Kürtlük için değil, tek bir ırk (Türk ırkı) yaratmaya çalışan İttihak ve Terakki Cemiyeti adına hareket edenlerdir (Bunların kökeni ne olursa olsun, hedefleri, Türklüktür).
Dedelerimizden, çevremizden duyardık, yada bilinçli olarak onlara sorardık: "Ermeni Soykırımında konumunuz neydi? Sizde bu soykırımda varmıydınız?" Rahmetli dedem, şöyle cevap verirdi: "Biz asla onlara karışmadık. Çünkü onlarla çok iyiydik, onlar bizim kirvelerimizdi. Oruç tuttuğumuzda, yanımızda asla bir şey yemeyecek kadar anlayışlı ve iyiydiler. Amcamın oğlu Eslan, her kıtlık olduğunda bir oğlunu, bir Ermeninin kucağına (pêş) koyar, onlarla kirve olurdu. Onlarda her seferinde Eslan'ın kucağını altın, para doldurup, gönderirlerdi. Eslan bunlarla uzun süre geçinir, sonra başka bir oğlunu götürüp sünnet ederdi."
Yukarıda da belirttiğim gibi, bu son yıllarda Ermeni soykırımını inkar edemeyenler, bunu Kürtlere mal etmeye çalışıyorlar. Bu bilinçli olarak Ermeniler ve Kürtler arasında yaygınlaştırılıp, halklara kabul ettirilmeye çalışılıyor. Ve malesef bazı Ermenilerle birlikte, bazı Kürtlerde bu gerçek dışı söylemlere inanıyorlar. Eğer bu olayda mantık kullanılsa, insanlar şunu düşünmeli; Kürtler planlı, projeli bir şekilde bir soykırım yapabilecek kadar örgütlü olsaydılar, bu örgütlülüğü kullanıp, diğer halklar gibi devlet sahibi olurlardı. Ama Kürtler, 1915'te ne birlik olabilmişti (bugün bile olamamışlar) nede planlı, projeli soykırım planları yapacak kurum/kuruluşları vardı.
Yukarıdaki iddiaların aksini, Kürtler her zaman Ermenileri korumuş ve kollamıştır. Kısıtlı da olsa, bazen yeni belgeler ortaya çıkıyor, ve bu belgelerde Kürtlerin Ermenileri kolladığı, soykırımın aksine, soykırımdan koruduğu anlaşılıyor. Bu belgelerden biri de, 24 Nisan 1929 tarihine ait Türkiye Cumhuriyeti'nin Resmi Gazete'sidir. Belgeye göre, Ağrı Tolhıldan (Sıtkiye) Mahallesinde oturan Manuk ve Minas isimli iki Hristiyan Ermeni, Müslüman olurlar ve bu karar onaylanıp Resmi Gazete'de yayınlanır. Resmi Gazete'deki bu ilanı okuduktan sonra, Ağrı'daki yaşlılara Tolhıldan Mahallesindeki Ermenileri sorup, söz konusu Resmi Gazete ilanını onlara gösterdim. Uzun araştırmaların sonunda, Manuk ve Minas'ın ailerini tanıyan bazı yaşlılara rastladım. Olay şöyle gelişir;
1915 felaketi olduğun da, her yerde Ermeniler katledilir ve çok az insan sağ kalmayı başarır. Sağ kalmayı başaran iki aile de Ağrı'ya gelip, Kürtlere sığınırlar. Bunlardan biri Kayseri'nin Develi ilçesinden olan Manuk, diğeri ise Kayseri Develi'nin Dikme köyünden olan Minas isimli Ermeni vatandaştır. Manuk ve Minas, aileleri ile birlikte 1915 felaketinden sağ kurtulmayı başarıp, binbir zorluk ile Ağrı'ya gelip, Kürtlere sığınırlar ve Kürtler onları sonuna kadar korurlar.
Kürtlere sığınan bu iki aile, Tolhıldan Mahallesi'ne yerleştirilir, onlara iş imkanları sağlanır. Minas isimli Ermeni, Ûsiv (Yusuf), Manuk ise Eli (Ali) ismini alıp, demircilik yaparlar. Ağrı halkı Ûsiv'a, 'Ûsivê Hesinkar' (Demirci Yusuf) der. Ûsivê Hesinkar, uzun yıllar Ağrı'da kalıp, bu işi yapar ve halk tarafından büyük bir sevgi ile sahiplenir. Ûsiv ve Eli'de aileleri ile Kürt halkını çok sevip, onların arasında yabancılık çekmezler. 1915 felaketinde Ağrı'da Kürtlere sığınan Ûsiv (Manuk) ve Eli, 1929 yılında Müslüman olup, kimliklerine Müslüman yazdırırlar. Ve bu karar, Resmi Gazete'de yayınlanır.
24 Haziran 1929'da Resmi Gazete'de yayınlanan o ilan:
"Karaköse mahkemesinden:
İsimlerinin tebdilini istida eden Karaköse'nin Sıtkıye mahallesinde mukim Develi kazası Ermenilerinden Agop oğlu Manuk ile Develi'nin Dikme kariyesinden Artin oğlu Minas, Mânuk zevcesi Artin kızı Anna haklarında Müddei Umumî ve Nüfus Müdürü huzurile icra kılınan muhakemei vicahiye ve aleniye neticesinde merkumun arzuyi vicdaniyelerile Dini İslâmı kabul ettiklerini huzuru mahkemede itiraf eylemelerine ve Manu'kun üçyüz sekiz Minasın üçyüz on dört tevellüdü olduğu Tahkikat Hakimi tarafından mahalli Nüfus memurluğuna keşide kılman Telgraf cevabından, Reşit re Mümeyiz oldukları Tabip raporu müeddasından müsteban olmasına ve hürriyeti vicdani müdafa eden kanunu medeninin ikiyüz altmış altıncı maddesi mucibince Reşit dini intihapta hür bulunduğu gibi diynin fertler için emri kalbî olduğu derkâr bulunmasına re Hiristiyanlık camiasından çıkarak Müslümanlık camiasına girmek suretiyle tahassül eden muhik sebebe binaen ve Kanunu medeninin 26 ıncı maddesinin birinci fıkrası hükmüne tevfikan merkum Manukun ismini isteğiyle Ali ve Minasın Yusuf, Annanın Ayşe Adile değiştirilmesine ve olveçhile sicili Nüfusa tescili re Ceridei resmiye ilede ilânına kabili temyiz olmak üzere 13 Nisan 929 tarihinde karar verilmiş olmağla mezkûr maddenin ikinci fıkrasına tevfikan tevsim keyfiyetinden mutazarrır olan varsa tarihi ilândan bir sene içinde tebdil kararına itiraz edebilecekleri ilân olunur."
Kürt halkı tarafından çok sevilen Ûsivê Hesinkar ve Eli, bu son yıllarda Türkiye'nin batı illerine göç ederler. Ama Ağrı halkı onları hep iyi şekilde hatırlayıp, "onlar iyi insanlardı" ifadeleri ile anarlar.
Ûsivê Hesinkar'ın ve Eli'nin ailelelerinin yaşadıkları şahsında, 1915 ele alınabilinir; Kürt halkı asla gaddar ve merhametsiz bir halk olmamış. Aksine hep iyi, misafirperver vede alçak gönüllü olmuş. Eğer 1915'te Kürtlerin parmağı olsaydı, Ûsiv ve Eli bundan haberdar olurlardı ve gelip Kürtlere sığınmazlardı. Ve eğer 1915'te Kürtlerin parmağı olsaydı, Kürtler, kendilerine sığınan Ûsiv ve Eli'yi de öldürürlerdi.
Ûsivê Hesinkar ve Eli'yi burada noktaladıktan sonra, bir başka isimle bir örnek vermek istiyorum; Onlarca kitap yazarı, güçlü bir kalemin sahibi olan Ermeni yazar Siras, Ağrı Eleşkirt'lidir. Soykırımlardan kaçıp Gürcistan'a sığınan Siras, 1935 yılında 'Memê û Eyşê' isimli bir kitap, 1936 yılında da 'Letîfe' isimi bir kitap olmak üzere, toplam iki Kürtçe kitap yazar. Özellikle 'Letîfe' isimli kitabına bakıldığında, Kürtçeyi çok sevdiği ve bu dilin gelişmesini istediği çok kolay bir şekilde anlaşılıyor. Burada da sorulması gereken soru şudur; Eğer Kürtler, halk olarak 1915 içerisinde yer almışsalar, nasıl oluyorda bu soykırımdan kaçıp Gürcistan'a giden biri, yani soykırımın en mağduru olan biri, bu halkın dilinde kitap yazıp, bu halkın diline katkı sunmaya çalışır? Tam aksine, Kürtlerin bazı Ermenileri kurtardığını ve Siras'ın vefa borcunu ödemek için bu kitapları Kürt dilinde yazdığını düşünüyorum.
Siras kimdir?
1902 yılında Eleşkirt'te doğan Siras, 1914-15 yılların da ailesi ile birlikte Gurcistan'ın Tiblis kentine kentine kaçmak zorunda kalır. Burada 1927 yılından 1933 yılına kadar Panvor (İşçi) Dergisi'nde editörlük yapar. 1937 yılında Moskova Gazetecilik Enstütüsünü bitirir. Ve bu zaman diliminde Ermeni Yazarlar Derneği'nde setreterlik yapar.
Siras ömrünün sonuna kadar bir çok roman, öykü yazıp, Ermeni dilinde çeşitli çalışmalara imza atar. İki çalışmasını da Kürtçe yazar. Kızıl Emek Ödülü'nü ve Kızıl Yıldız Ödülünü alan Siras, 1983 yılında Erivan'da vefat eder. Siras'ın eserleri birçok yabancı dile çevrilmiş.
Nihat Öner
rewan004@hotmail.com
Yorumlar
Yorum Gönder